WhatsApp WhatsApp
Mobil cihazınızdan direk whatsapp mesajı gönderebilirsiniz
Instagram Instagram
Instagram hesabımızı ziyaret edin
Ara Ara
Mobil cihazınızdan direk telefonla arayabilirsiniz
Terapi odası 1
Bireysel, çocuk ve aile terapilerinde uzman kadromuzla hizmetinizdeyiz.
Terapi odası 2
EMDR, BDT ve oyun terapisi gibi bilimsel yaklaşımlarla destek sunuyoruz.
Terapi odası 3
Ataşehir’de merkezi lokasyonda, konforlu terapi odalarımızla yanınızdayız.

Hizmetlerimiz

Çocuk Danışmanlığı

Oyun terapisiyle duygusal gelişim ve davranış desteği.

Ergen Danışmanlığı

Sınav kaygısı, kimlik gelişimi ve özgüven konularında rehberlik.

Yetişkin Danışmanlığı

Kaygı, stres ve depresyonla baş etme yolları üzerine bireysel terapi.

Çift & Aile Danışmanlığı

İlişkilerde sağlıklı iletişim ve çatışma çözümüne yönelik destek.

Online Danışmanlık

Fiziksel olarak gelemeyen bireyler için uzaktan terapi imkânı.

Grup Danışmanlığı

Benzer sorunları yaşayan bireylerle grup terapisi ve paylaşım ortamı.

Aile Danışmanlığı

Aile içi roller, sınırlar ve ilişkiler üzerine sistematik destek.

Klinik Ekibi

Hakkımızda

Hikayemiz;

Bir kelimenin yanına bir kelime gelince,

Bir sesin yanına bir ses gelince,

Bir insanın yanına bir insan gelince…

Büyürler, büyürler, büyürler ölümden önce.
                                                          Özdemir ASAF

İki arkadaş, iki meslektaş, iki terapist olarak çıktık bu yola. Yolumuza ayrı ayrı kattığımız değerleri birlikte daha güçlü olmak adına bir araya getirdik. Ortak inançlarımız, meslek etğimiz ve değerlerimiz bir çatının altında bir araya geldiler. Amacımız bu güçlü çatının altında, eşlik edeceğimiz tüm yolculuklara birlikte rehberlik etmek. Bu yolculukta farklılıklara saygı, mesleki ve bilimsel sorumluluk, duyarlılık gibi değerleri yanımıza aldık. Yol boyunca içe dönüş, işbirliği, değişim ve dönüşümü hedefledik. Dileğimiz her ne sebepten olursa olsun, yollarımızı bu doğrultuda kesiştirmek.
Merhaba!
“Bir kelimenin yanına bir kelime gelince… Büyürler, büyürler…”

Ekibimiz

Uzm. Psk. Vildan Zor Aktürk

Uzm. Psk. Vildan Zor Aktürk

Uzm. Psk. Bengisu Kazak Ocak

Uzm. Psk. Bengisu Kazak Ocak

Psk. Rumeysa Terece

Psk. Rumeysa Terece

Dyt. Elif Günalan

Dyt. Elif Günalan

Psk. Dan. Ayşegül Safran

Psk. Dan. Ayşegül Safran

Blog

Sosyal Fobi

12 Haziran 2025

Sosyal Fobinin Sosyal İlişkiler Üzerindeki Etkisi.

Devamını oku

İlişkilerde Bağlanma

03 Haziran 2025

Bağlanma Stillerinin Romantik İlişkiler Üzerindeki Etkileri

Devamını oku

Bilinçli Farkındalık

20 Mayıs 2025

Bilinçli Farkındalık Son Hal.

Devamını oku
← Geri

Sosyal Fobinin Sosyal İlişkiler Üzerindeki Etkisi

Sosyal fobi tanım olarak bireyin bulunduğu birçok fiziksel ya da ruhsal, davranış ya da durumdan, ortaya konulan varlıklardan ya da yokluklardan kaynaklanan korku halidir. Sosyal fobi genel olarak insan içerisinde ortaya çıkan; utanma, korkma, çekingenlik, sorumluluk ağırlığı gibi durumları ortaya çıkarır. Sosyal fobi adından da anlaşıldığı üzere insan içinde bulunma durumunda ortaya çıkan korku ya da insan içinde bulunma korkusu olarak da adlandırılabilir. Her ne kadar sosyal fobiyi ‘Utanç’ olarak basit bir şekilde özetlesek de utanç durumu aslında insanın geçmişteki hatalarından kaynaklı olarak küçük düşmesi sonucundan ortaya çıkabilir. Yani utanç sosyal fobiyi anlamamıza yardımcı olduğu gibi ona sebep olan faktörler de olabilir. Sosyal fobinin bireyler üzerindeki etkisi yalnızca psikolojik düzeyde kalmaz; aynı zamanda sosyal ilişkilerde de ciddi sorunlara yol açar.

Sosyal fobi, bireylerin başkalarıyla sağlıklı ve sürdürülebilir ilişkiler kurma becerilerini önemli ölçüde kısıtlar. Sosyal kaygı, kişinin yeni insanlarla tanışma, arkadaşlık ilişkilerini sürdürme ve hatta aşk hayatına başlama gibi temel sosyal becerilerini engelleyebilir. Sosyal fobisi olan bireyler, başkalarının kendileri hakkında olumsuz düşüncelere sahip olduğuna inandıkları için bu tür etkileşimlerden kaçınma eğilimindedir. Bu durum, uzun vadede yalnızlık, izolasyon ve sosyal destek eksikliğine yol açabilir.

Arkadaşlık ilişkileri, sosyal fobiden en çok etkilenen alanlardan biridir. Sosyal fobisi olan kişiler, topluluk içinde konuşma veya grup dahilinde yapılan etkinliklerine katılma gibi durumlarda aşırı kaygı yaşadıkları için bu tür ortamlardan kaçınma eğilimindedirler. Bu da sosyal çevrelerini daraltır ve yeni arkadaşlar edinme şanslarını azaltır. Var olan arkadaşlık ilişkilerinde ise sosyal fobi, bireyin kendini ifade etme zorluğu yaşamasına neden olabilir. Sosyal fobisi olan bireyler, eleştirilme ya da yanlış anlaşılma korkusuyla duygularını paylaşmaktan çekinirler. Bu da ilişkilerde mesafe yaratır ve zamanla ilişkilerin zayıflamasına yol açabilir.

Sosyal fobinin bir diğer önemli etkisi de romantik ilişkiler üzerindedir. Sosyal kaygısı yüksek olan bireyler, romantik bir ilişkiye başlamakta zorluk yaşayabilir. Tanışma süreçleri, ilk buluşmalar ve karşı tarafın ilgisini çekme gibi durumlar, sosyal fobisi olan bireyler için stresli olabilir. Bu kaygı, bireyin özgüvenini zedeler ve ilişkilere karşı çekingen bir tavır geliştirmesine neden olur. Sonuç olarak, sosyal fobi bireyin yalnız kalmasına ve duygusal anlamda kendini izole hissetmesine neden olabilir.

Sosyal fobinin aile ilişkileri üzerindeki etkisi de göz ardı edilmemelidir. Aile içi etkileşimler, sosyal fobisi olan bireyler için bile zorlayıcı olabilir. Aile toplantıları, kutlamalar veya aile üyeleriyle birebir iletişim kurma durumları, sosyal kaygıyı tetikleyebilir. Bu da kişinin aile bireyleriyle olan bağlarını zayıflatabilir. Sosyal fobisi olan bireyler, aileleriyle duygusal bağlarını geliştirmekte zorlanabilir ve bu da aile içi destek sistemlerinin zayıflamasına yol açabilir.

Sonuç olarak, sosyal fobi yalnızca bireyin psikolojik sağlığını değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerini de derinden etkileyen bir bozukluktur. Arkadaşlık, romantik ilişkiler ve aile bağları, sosyal fobinin yarattığı kaygı ve korkular nedeniyle zayıflayabilir. Ancak, sosyal fobi tedavi edilebilir bir durumdur. Bilişsel davranışçı terapi, sosyal beceri eğitimi ve ilaç tedavisi gibi yaklaşımlar, sosyal fobiyi yönetmek ve sosyal ilişkileri iyileştirmek için etkili olabilir. Sosyal fobiyle başa çıkmayı öğrenen bireyler, daha sağlıklı ve doyurucu sosyal ilişkiler kurabilirler.


Terapi süreci ve detaylı bilgi için bize ulaşın.
← Geri

İlişkilerde Bağlanma

Bowlby’nin bağlanma teorisi, insanların birine karşı hissettiği duygusal bağı inceleyip bu bağın, hayat boyu kurduğumuz ilişkileri nasıl etkilediğini açıklar. Özellikle çocuklukta, anne-baba gibi bize en yakın olan kişilerle kurduğumuz bağlar, ileriki yaşamda sosyal ilişkilerimizde kendimizi güvende hissetmemizi, kişisel gelişimimizi ve ruh sağlığımızı etkiler.

Bağlanma stilleri genel olarak dört gruba ayrılır: güvenli bağlanma, kaygılı/kararsız bağlanma, kaçınmacı bağlanma ve dağınık bağlanma. Güvenli bağlanan kişiler hem kendilerini hem de başkalarını olumlu görürler. Güvensiz bağlanma stillerinde ise, insanlar kendilerini ve çevrelerindekileri daha olumsuz değerlendirirler. Örneğin, kaygılı bağlanma stiline sahip olanlar, sevilmeme ya da reddedilme korkusuyla sürekli kaygı duyarlar. Kaçınmacı bağlananlar ise, duygusal yakınlıktan kaçınır ve mesafeli olurlar. Dağınık bağlanma ise, kişinin çelişkili hareketler göstermesi ve stresli anlarda ne yapacağını bilememesiyle tanınır.

Güvenli bağlanma stiline sahip genç yetişkinler, romantik ilişkilerde daha sağlıklı ve dengeli bir ilişki kurma eğilimindedir. Bu kişiler, duygusal yakınlık kurmaktan çekinmezler ve partnerlerine güven duyarlar. Bu yüzden ilişkilerindeki memnuniyet ve mutluluk düzeyi genellikle yüksektir.

Kaygılı bağlanma stiline sahip olanlar ise, ilişkilerde çok fazla duygu dalgalanması yaşarlar. Sürekli sevilmemekten veya terk edilmekten korkarlar, bu da onları kıskanç ve aşırı bağımlı yapabilir. Bu tür davranışlar ilişkiyi olumsuz etkileyebilir ve ilişki kalitesini düşürebilir.

Kaçınmacı bağlanma stiline sahip kişiler, duygusal yakınlıktan kaçınırlar ve ilişkilerde mesafeli olmayı tercih ederler. Bağımsızlıklarına aşırı önem verdikleri için, duygusal bağlanmaktan çekinirler ve bu da ilişki kalitesini düşürür.

Ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde bu bağlanma stilleri, özellikle romantik ilişkilerde ve diğer sosyal ilişkilerde kendini gösterir. Güvenli bağlanma, bireylerin daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olurken, güvensiz bağlananlar psikolojik ve sosyal zorluklar yaşayabilir. Ergenlikte gençler, ebeveynlerinden bağımsızlaşıp akranlarına ve romantik partnerlerine bağlanmaya başlarlar. Ebeveynlerle kurulan güvenli bağ, kişinin kimlik gelişimi ve özgüveni açısından büyük önem taşır.

Güvenli bağlanan bireyler, ilişkilerde sabırlı, dengeli ve sorun çözme becerileri gelişmiş kişilerdir. Güvensiz bağlanan partnerlerinin kıskançlık, bağımlılık veya duygusal mesafe gibi sorunlarıyla başa çıkabilirler. Güvenli bağlanan kişiler, partnerlerine duygusal destek vererek onların bağlanma stilini zamanla olumlu yönde değiştirebilirler. Ancak, güvensiz bağlanan partnerin sürekli onay arayışı ve güvensizlikleri, güvenli bireyi yorabilir ve stres altında bırakabilir. Bu durum, güvenli bireyin de zamanla kaygılı ya da kaçınmacı davranışlar sergilemesine yol açabilir. Güvenli bir birey, güvensiz bir partnerle ilişki kurduğunda olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğabilir. İdeal durumda, güvenli birey partnerine güven sağlayarak ilişkiyi güçlendirebilir. Ancak, güvensiz bağlanan partnerin sürekli talepleri, ilişkiyi zorlayabilir. Bu gibi durumlarda, ilişkiyi dengelemek için terapi veya profesyonel destek alınması faydalı olabilir.


Terapi süreci ve detaylı bilgi için bize ulaşın.
← Geri

Bilinçli Farkındalık

Her gün kendini yenileyen ve değişen dünyaya adapte olurken bireyler zihinsel ve duygusal dengelerini korumak için çeşitli yöntemlere başvurmaktadır. Bu bağlamda, kişisel gelişim alanında öne çıkan kavramlardan biri de "mindfulness" yani bilinçli farkındalıktır. Amerikan Psikologlar Derneği (APA) ’nin sözlüğünde mindfulness kişinin iç dünyasının ve çevresinin farkında olması olarak tanımlanır. Bilinçli farkındalık ile bireyler anın farkında olarak yargılamadan ve yargılanmadan şimdiki zamana odaklanır. Bu kavram, zihinsel sağlığı desteklemek ve stresle başa çıkmak için önemli bir araç olarak kabul edilmektedir.

Her gün kendini yenileyen ve değişen dünyaya adapte olurken bireyler zihinsel ve duygusal dengelerini korumak için çeşitli yöntemlere başvurmaktadır. Bu bağlamda, kişisel gelişim alanında öne çıkan kavramlardan biri de "mindfulness" yani bilinçli farkındalıktır. Amerikan Psikologlar Derneği (APA) ’nin sözlüğünde mindfulness kişinin iç dünyasının ve çevresinin farkında olması olarak tanımlanır. Bilinçli farkındalık ile bireyler anın farkında olarak yargılamadan ve yargılanmadan şimdiki zamana odaklanır. Bu kavram, zihinsel sağlığı desteklemek ve stresle başa çıkmak için önemli bir araç olarak kabul edilmektedir.

Peki, bilinçli farkındalık neden önemlidir? Birçok insan, gün içerisinde geçmişe dair pişmanlıklar ya da geleceğe yönelik endişelerle meşgul olur. Bu endişeler bizi andan kopartırken ileriye dönük düşüncelerimize de aşılamayacak gibi gözüken duvarlar örer. Endişelerimiz sonucunda da kişi stres ve kaygı gibi olumsuz duygulara daha çok sürüklenebilir. İşte burada devreye giren mindfulness kavramı bireyi şimdiki ana odaklamayı teşvik ederek, olumsuz düşünce döngülerinden çıkmasını sağlar. Bilinçli farkındalığın bir diğer önemine de kanser yönetiminde gözlemleyebiliriz. Yapılan bir araştırmada bilinçli farkındalığa sahip kanser hastalarının fizyolojik melatoninin sayısının daha fazla olduğu bulgulanmıştır. Artan melatonin hormonunun ise kanser karşıtı özelliklere sahip olduğu kararlaştırılmıştır. (Mehta et al., 2019) Melatonin hormonu literatürde uyku hormonu olarak tanımlanırken kalp-damar sağlığı, endokrin sistemin düzenlenmesi, kanserin gelişiminin yavaşlatılması gibi çok önemli konularda faydalı olduğu da kanıtlanmıştır.

Tüm bunlara ek olarak bilinçli farkındalık, aynı zamanda kişisel gelişim için de güçlü bir araçtır. Bir insan, anı farkında olarak yaşadığında, kendi duygu, düşünce ve davranışlarını daha net bir şekilde gözlemleme şansı bulur. Bu durum, bireyin kendini daha iyi tanımasını ve olumsuz alışkanlıklarını fark ederek bunları değiştirme fırsatı yakalamasını sağlar. Örneğin, sürekli olumsuz düşünen bir birey, mindfulness sayesinde bu düşünce kalıplarını fark edebilir ve zamanla bu alışkanlıklarını dönüştürebilir. Bu tür bir içsel farkındalık, kişisel gelişimin temel taşlarından biridir. Birey içsel farkındalığa ulaşırken, kendine sabır ve şefkat aşılayarak aynı zamanda kişinin özgüveninin artmasına ve daha sakin, bilinçli bir karakter oluşturmasına yardımcı olur.

Sonuç olarak, bilinçli farkındalık, bireyin hem zihinsel hem de duygusal sağlığı için önemli bir araçtır. Kişisel gelişimin bir parçası olarak mindfulness uygulamaları, bireylerin kendi iç dünyalarını daha iyi anlamalarına, stresle daha etkili başa çıkmalarına ve daha dengeli bir yaşam sürmelerine yardımcı olabilir. Bu nedenle, mindfulness pratiği, modern yaşamın karmaşıklıklarıyla başa çıkmak isteyen herkes için faydalı bir yöntemdir.


Terapi süreci ve detaylı bilgi için bize ulaşın.

İletişim

Adres: Küçükbakkalköy, Cengiz Topel Cd. No:1 Kat:2 Daire:2, Ataşehir/İstanbul

Tel: 0542 334 9492 • Mail: [email protected]